4 Mart 2015 Çarşamba

Semerkant

Amin Maalouf - Semerkant

‘Kalk haydi, ebediyen uyuyacağız zaten! Ömer Hayyam'
Zaman Semerkant'a dalma zamanı…

Ömer Hayyam’ı benim gibi çok fazla tanımayanlar için muhteşem bir kitap olmasının yanında Hayyam’a ve Rubaiyat’a da hayran bırakacak ve Rubaiyat için keşke şu an benim ellerimde olsa dedirtebilecek bir kitaptır Semerkant. 1072 yılında Hayyam’ın hikayesiyle Semerkant’ta başlayan ve 1912’de Titanik’in batmasıyla son bulan bir hikaye. Ve belki de hikayesi en garip olan eserlerden biri Rubaiyat. 

Okumak için geç kaldığım kitaplardan biri Semerkant. Biterken Prenses Şirin’in yaşadığı o derin üzüntüyü kendi içimde hissettim, hayran kaldım ve şu an orijinal Rubaiyat’ı gerçekten okumak isterdim. Şimdi sadece kitabın içinde bulunan rubailerden birkaç tanesiyle yetiniyorum. Bunlar bile o kadar büyülü ki…
" Semerkant, dünyanın ezelden beri güneşe çevirdiği en güzel yüz.
" Var mı dünyada günah işlemeyen, söyle;
  Yaşanır mı hiç günah işlemeden, söyle;     
  Bana kötü deyip kötülük edeceksen,       
  Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
" Sadece Rabbi ile barış içinde olan bir adam ibadethanede rahatça uyuyabilir.
" O bakışı tutmak, içine çekmek, hiç bırakmamak istedi. Kalabalığın farkına bile varmadığı bu kısacık an, aşık içinse sonsuzluktu.
" Zamanın iki yüzü var, iki boyutu; uzunluğunu güneşin seyri belirliyor, kalınlığını ise tutkular.
" Varlığın sırları saklı senden, benden;                                         
  Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne de ben.                                           
  Bizimki perde arkasında dedikodu;                                                             
  İndi mi perde ne sen kalırsın, ne de ben.
" Hayat yangın gibidir. Yoldan geçenin unuttuğu alevler, rüzgarın önüne katıp savurduğu küller; işte, bir insan ömrü gelip geçmiştir.
" Kalk haydi, ebediyen uyuyacağız zaten..
" Şu alacalı bulacalı yeryüzünde bir adam dolaşır, ne zengin ne yoksul, ne mümin ne kafir, yaltaklanmaz hiçbir hakikate, saygısı yok hiçbir kanuna… Şu alacalı bulacalı yeryüzünde, bu yiğit ve hüzünlü adam kim ola?
" Ne bilginler geldi, neler buldular! Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar… Hangisi yarıp geçti bu karanlığı? Birer masal söyleyip uykuya daldılar.
" Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz. Kuklacı Felek Usta, kuklalarda biz. Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer; bitti mi oyun sandıktayız hepimiz.
" Yaşam soluğumuzun kaynağını soruyorsun;                                              
  Çok uzun bir hikayeyi özetlemek gerekirse,                                            
  Derim ki çıkmış ummanın derinliklerinden,                                              
  Sonra umman yutuvermiş onu yeniden.
Titanik güvertesinde Rubaiyat! Batı’nın göz bebeği, Doğu’nun nadide çiçeğini taşıyor! Hayyam, bize nasip olan şu güzel anı keşke kalkıp görebilseydin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder