4 Mart 2015 Çarşamba

Big Fish

Big Fish ( IMDB : 8,0 )




Bu filmi anlatmak için hangi kısmından başlasam bilemedim. Kısa zaman önce izlediğim The Grand Budapest Hotel’e benzer bir konusu olduğunu okuduğumda filme karşı biraz çekimser durmuştum çünkü o film bende büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. Ama iyi ki ona aldanıp da bu filmi izlememezlik yapmamışım. Böyle güzel bir filmi kaçırmayı gerçekten istemezdim.

Babam bana küçükken masal anlatmadı hiç, annemde. Hep filmlerde görürdük biz o tabloları, masalları da kendimiz okuyarak öğrendik. Ama bu babamla aramın bozuk olduğu anlamına gelmiyor tabii. Her masal anlatan babanın çocuğuyla mükemmel bir ilişkisi olacak diye de bir kaidede yok, filmde gördüğümüz gibi. Önemli olan bazı şeyleri sonradan pişman olmadan telafi edebilmek, geçte olsa.
Neyse, çok fazla dağılmadan filme geri döneyim. En etkileyici kısımlarından biri kuşkusuz adamın müthiş bir aşkla eşine bağlanması, daha tanışmadan bu benim evleneceğim kadın diyebilmesi ve son ana dek eşine gösterdiği müthiş sadakat. Keşke bu masal gerçek olsa dedirtiyor insana. Var mıdır böyle bir aşk gerçekten bilmiyorum. Keşke bizde ‘Bu kadın/adam benim eşim olacak!’ desek, yanılmasak, kararlılıkla peşinden koşabilsek.
Hayallerinin aşkıyla karşılaştığında zamanın durduğunu söylerler. Bu doğru; ama söylemedikleri bir şey var. Zaman tekrar akmaya başladığında aradaki farkı kapatmak için çok daha hızlı ilerler.
O kadar masal ki anlatılanlar, Ed Bloom, oğlu Will’i ikna edemiyor gerçek olduklarına. Zaten hiçbir zaman bununla ilgili bir şeyde söylemiyor. Son sahnede ise herkesin aklında soru işaretiyle bitiyor film, anlatılanlar masal mıydı, yoksa gerçek mi?




Aslında filmde anlatılmak istenen, yaşamın fazla ciddiye alınmaması gerektiği. Çünkü hayat zaten gayet sıradan ve sıkıcı. Bundan kaçmaya çalışan bir adamı izliyoruz biz sadece. 
Sonuç olarak insan hayal edebildiği kadar vardır deyip bu filme de noktayı koyuyorum. Puanım 8,0.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder