11 Eylül 2015 Cuma

The English Patient

The English Patient ( IMDB : 7,4 )
‘96′dan kalma dolu dolu bir aşk film, her anıyla, her haliyle. Aşkı arayanların, kaybedenlerin, geç kalanların, yeni bulanların, hep sevenlerin ve seveceklerin hikayesi, The English Patient. 

Michael Ondaatje’nin aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan film aslında hem çok geniş bir coğrafyada geçiyor hemde çok fazla duyguya hitap ediyor. II. Dünya Savaşı zamanlarındaki İtalya ile savaş başlamadan önceki Kuzey Afrika çölleri filmin mekanlarından. Belli bir özet geçmek mümkün değil, çünkü filmde işlenen o kadar geniş bir konu var ki. Hana’nın hastası için yaptıkları ve kendi yaşadığı zorluklar, tüm bunlara rağmen ayakta kalma çabası, Almasy ve Katherine’in yasak ilişkisi ve tüm bu savaş içinde yaşadıkları. Neresinden bir şey söylesem spoiler olur, o yüzden özeti burada kesiyorum.
İlk başta koyduğum fotoğraftaki defterin dili olsa da konuşsa. Baştan aşağı bütün filmin gizini saklayan o defteri film boyu nasıl merak ettim anlatamam. Başta yapılan çizimlerin hikayesini dinlediğim an daha da büyülendim. Filmin içindeki geçişler zaten bu büyüye sebep oluyor. Sadece Almasy ve Katherine aşkı değil, Hana ve Kip aşkı da insanı büyülüyor. Söylemeden geçemeyeceğim o salıncak sahnesinde hangimiz Hana’nın yerinde olmak istemeyiz ki?
Anlatılacak çok fazla şeyi olan 162 dakikalık uzun bir film, The English Patient. Filmi iki parça halinde izlemiş olmama rağmen bu derece beğendiysem tek solukta izlediğimde daha nasıl hayran kalacağım kim bilir! Elbette tek seferlik bir film değil. Özellikle aşk hikayelerini sevenler için. Kaçıran varsa bu 9 Oscar’lı filmi mutlaka izlesin. Puanım, 7,0.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder