6 Eylül 2015 Pazar

Sense & Sensibility

Sense & Sensibility ( IMDB : 7,7 )
Jane Austen’ı özledim diyorsanız eğer benimde yeni izlediğim ve kendisinin ilk kitabı olan Sense and Sensibility özleminizi giderecektir. Kendi imzası, kitaplarından uyarlanan filmlerde bile belli olan bu yazarın hala kitaplarını okumamış olmak benim ayıbım olsun, hadi ben size biraz filmden bahsedeyim. 

1995 yapımı filmin hikayesi şöyle; Mr. Dashwood ölüm döşeğindedir ve öldükten sonra tüm mal varlığı tek oğlu John’na geçecektir. Hasta yatağında oğlunu kendisi öldükten sonra eşi ve kızlarına iyi bakması onları muhtaç halde bırakmaması için tembih eder ancak aç gözlü karısına uyan John yüzünden kızlar ve anneleri evlerinden taşınmak zorunda kalır. Eski ihtişamları olmadığından zaman zaman bunun zorluklarıyla karşılaşmaktadırlar. Elinor ve Marianne ise bu sınıf farklığından en çok aşk hayatları yüzünden etkilenirler.
Başlarken 131 dakikalık süresiyle beni korkutsa da oturduğum yerden kıpırdayamadan bitti film, sanki 30 dakika sürmüş gibi. Hikaye o kadar naif, karakterler o kadar farklı ki, başta birine kızıyor diğerine hak veriyorsanız sonunda tam tersi gerçekleşiyor. Film akarken kendi hayatınızdan çıkarımlar yapıyorsunuz. Ve Jane Austen ta 1811 yılında yazdığı kitapla bize yeniden gösteriyor, aşk denen şey aradan yüzyıllarda geçse hep aynı, değişmiyor.
Şimdi hayranlıkla izlediğim oyuncuların 20 yıl önceki halini izleme keyfinden bahsetmiyorum bile. Bu filme naif kelimesinden daha uygun başka bir kelime yok sanırım. Kaçıranlara. Puanım, 7,0.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder