12 Aralık 2015 Cumartesi

Little Boy

Little Boy ( IMDB : 7,4 )
İnsanın insana yaptığı en büyük felaket olan savaşları çocukların gözünden görmek, zaten aşırı hassas olan bir konuyu daha da hassas ve etkileyici bir hale getiriyor. Ve bu filmde de II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan bir hikaye çocuk anlatıcı tarafından karşımıza çıkıyor, Little Boy.  

II. Dünya Savaşı’nda Amerika ve Japonya arasında geçen savaşta Amerika’dan Japonya’ya asker gönderilmekte. Her aileden bir erkeğin savaşa gitmesi zorunlu, Busbee ailesinin büyük oğlu büyük bir hevesle ailesini savaşta temsil edeceğini düşünürken düz taban olduğunu öğreniyor ve onun yerine babası James savaşa gitmek zorunda kalıyor. Pepper yani Little Boy ortağı olan babasıyla çok iyi anlaştığından o gittikten sonra geri gelmesi için elinden gelen her şeyi yapıyor. Hatta tüm kasabayı karşısına alıyor.
Bu filmle ilgili nereden başlasam bilemedim. Başlarken açıkçası bu kadar etkileyici bir film olacağını ve bir solukta biteceğini, biterken de beni darmadağın edeceğini hiç düşünmemiştim. Ama Little Boy yani Jakob Salvati öyle mükemmel bir performans sergilemiş ve öyle içten oynamış ki, gösterilen sahnelerde kendinizi onun yerine koymamanız imkansız. Little Boy ismi ise dünyada savaş sırasında kullanılan ilk atom bombasının ismi. Amerika tarafından Japonya’da Hiroşima’ya atılan bomba. Bunca ölüme sebep olan korkunç isim filmde çok güzel bir şekilde yumuşatılmış. Ve değişik bir duygu karmaşası yaratmış.
Film en önemlisi bize eğer gerçekten inanırsak yapamayacağımız hiçbir şey olmadığını gösteriyor. Her şeyin gerçekten içimizdeki kötülüklerden arındığımız zaman daha güzel olacağını ve o zaman istediklerimize sahip olabileceğimizi. Tabii ki her savaş filminde olduğu gibi taraflı olduğu yönleri var filmin. Japon Hashimoto’ya karşı filmde olan tavır elbette anlaşılabilir. Ancak duygularıyla ilgili fazla detay verilmemesi bence ılımlı olabilecek bir film için büyük eksiklik. Little Boy’un çocuk zihninde kurduklarıyla tasvir edilen savaş ortamı, el ele tutuşup oyun oynayan külden çocuklar bir nebze olsun sessizce de olsa ifade etmiş yaşanan vahşeti. Ve sanırım sözle ifadeden daha kalıcı olmuş bu.
Aklıma izlerken yine birbirinden şahane olan The Book Thief ve The Railway Man geldi. Bu filmde en az onlar kadar etkileyici. Anlamadığım tek şeyse neden fark edilmediği. Gözyaşı garantili bu film bence arşivlenmeyi hak ediyor. Puanım, 7,0.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder