27 Ağustos 2017 Pazar

İstanbul Kırmızısı

İstanbul Kırmızısı ( IMDB : 5,7 )
Buraya yazdığım yazılarda genelde, filmlerin kitaplarını neden önceden okumadığımdan şikayet ederim. Kitabını okuduğum filmler içinde, kitabın ne kadar şahane, filmlerinse genelde çok eksik olduğunu söylerim. Bu filmde ise çok farklı bir durumla karşılaştım ve acaba ben başka bir kitabımı okudum diye kendimden şüphelendim. Filmle ilgili; zaten kitabını okudum her şeyi biliyorum diyenlere bambaşka bir hikaye sunan filmde sıra, İstanbul Kırmızısı.   

Yazar Orhan, yaşadığı kayıplardan sonra İstanbul’daki her şeyi geride bırakıp Londra’da yeni bir hayat kurmuştur. Yeni kitabının editörlüğünü yapması için Orhan’ı yeniden İstanbul’a çağıran Deniz, Orhan’ın hem geçmişiyle sert bir şekilde yeniden yüzleşmesine sebep olur hemde ertesi sabah aniden kaybolmasıyla Orhan’ı içinden çıkılamayan bir gizemin içine sokar.
Ferzan Özpetek’in değişik anlatımıyla okuduğumuz ve tamamlanmamış hissiyle kapağını kapattığımız kitabından sonra belki filmde olaylar yerine oturur diye düşünenlerdenseniz eğer daha da kafanızın karışacağının garantisini verebilirim. Ben bir süre neler döndüğünü anlamaya çalıştım ve acaba kitaptaki hikaye ne zaman başlayacak diye bekledim ama çok yanlış yeri bekliyormuşum zira film aslında kitabın devamıymış. Kitapta olmayan, filmde anlatıcı konumundaki Orhan karakterinin üzerinden ilerleyen filmde aslında kitaptan farklı bir his vermiyor ve sanki devamı varmış hissi bırakıyor sizde.
Özpetek’in genel anlatım şeklinin bu olduğu aşikar. İzleyiciye yada okuyucuya eksik yerleri tamamlama fırsatı yaratıyor ama bunu o kadar belli etmeden yapıyor ki hikaye bu muydu yoksa yarım mı kaldı anlayamıyorsunuz. Her şeyin yanında oyunculukların şahaneleğinden  bahsetmem gereksiz olur sanırım. Sizler belki benim kadar bilmeden izlemezsiniz ve film daha çok hoşunuza gider. Benim puanım, 6,0. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder