The Breakfast Club ( IMDB : 7,9 )
30 yılını doldurmuş ve hala beğeniyle izlenen bir filmde sıra; The Breakfast Club. Her yaşta, defalarca izlenebilecek bir film olsa da lise çağlarında izlemenin ayrı bir tadı olsa gerek. Çünkü filmde bulunan karakterlerle daha yakın bir bağ kurmak, onlarda kendini bulmak daha farklı olur sanırım.
Tarih 24 Mart 1984 Cumartesi. Chicago Shermer Lisesi’nden 5 öğrenci aldıkları ceza yüzünden bütün günlerini lisenin kütüphanesinde geçirmek zorunda kalırlar. Suçlu John Bender, atlet Andrew Clark, beyin Brian Johnson, akıl hastası Allison Reynolds ve prenses Claire Standish.
Birbirleriyle hiç alakası olmayan, tamamen farklı gruplarda takılan 5 öğrenci. Gözetmen Richard Vernon’un talimatları üzerine hiç konuşmadan, yerlerinden kalkmadan 8 saati tamamlamaları ve bu sürede kendilerini anlatan 1000 kelimelik bir yazı yazmaları gerekmektedir.
Birbirinden tamamen farklı olsalar da aslında hepsinin ortak bir problemi vardır. Aileleriyle olan problemleri. Bu 8 saatlik sürede kimi zaman kavga etseler de birbirlerine rahatça içini dökmenin rahatlığını yaşarlar ve hepsi gün bittikten sonra bir daha birbirleriyle konuşmamaktan korkarlar. Bunun tek sebebi de birlikte oldukları arkadaş grubunun baskısıdır.
O gün orada olmalarının bir sebebi vardır elbet. Bunları başlarda anlatmak istemeseler de yavaş yavaş tanıdıkça birbirlerini ve aslında aynı olduklarının farkına vardıkça anlatırlar.
Anlatılan iki şey var filmde. İlki; dışarıdan insanları yargılamak, lakap takmak, kategoriye sokmak kolaydır. İnsan karşısındakini nasıl görmek isterse öyle görür. Herkes kolayını seçer, bağ kurup tanımak her zaman zor gelir. Ama en azından yargılamadan veya bir sıfat yakıştırmadan önce dinlemek gerekir. İkincisi; bir gruba, çevreye ait olduğumuz zaman onları kaybetmemek, yalnız kalmamak adına mutsuz olsak bile o sınırların dışına çıkmaktan korkarız ve bunu denemek bile istemeyiz. Ancak kendi hayatımızda mutlu olamıyorsak o zaman yaşamanın ne anlamı kalıyor ki. Gecenin Sonuna Yolculuk’ta da yazdığı gibi “Ölüm peşimizden koşarak geliyor, acele etmekte yarar var!”. Kahvaltı Kulübü’nünde bize anlatmaya çalıştığı şeyler bunlar işte.
Lise çağındaysanız hiç kaçırmayın izleyin, değilseniz de izleyin, kısacası izleyin. Puanım 7,0.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder