28 Mart 2015 Cumartesi

Flipped

Flipped ( IMDB : 7,7 )


Gençleri yada yetişkinleri konu alan çoğu romantik filmden çok daha iyi bir film izlemek isteyenlere! İddiasız, basit bir senaryoya sahip, yüzü eskimemiş, genç ve yetenekli oyuncuların baş rollerinde olduğu ve herkesin aslında bir zamanlar yaşadığı o ilk aşkı konu alan bu filmi bence herkes izlemeli.
‘You never forget your first love!’ sloganıyla karşımıza çıkan bu filmin konusundan bahsedecek olursam; Juli, mahalleye yeni taşınan Bryce’a ilk görüşte aşık olmuştur ve genelde çoğu kızın gösteremeyeceği bir cesarete sahiptir. Eline geçen her fırsatta duygularını olabildiğince açık bir şekilde belli eder ama hiçbir zaman tam olarak söylemez.

Maleficent

Maleficent ( IMDB : 7,1 )


Bu filmi anlatmaya geçmeden önce kısa bir şekilde uyuyan güzel masalını hatırlatmak isterim size. Bundan yıllar önce uzak ülkelerin birinde bir kralla güzeller güzeli bir kraliçe yaşıyordu. İyi yürekli kraliçenin hayattaki en büyük dileği bir çocuk sahibi olmaktı. Sonunda bu dileği gerçekleşti ve güzel bir ilkbahar sabahı harika bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Prensese doğumunu kutlamak için bir şenlik düzenlendi. Bu şenliğe o ülkedeki bütün insanlar ve periler davet edilmişti. İyilik perileri beşiğin çevresinde toplanmıştı. Kimi ona güzellik, kimi akıl, kimi de cömertlik armağan etti. Fakat büyük bir talihsizlik olmuş ve yaşlı bir periyi şenliğe davet etmeyi unutmuşlardı. Bütün konuklar neşe içinde eğlenirken yaşlı peri birden ortaya çıkıverdi.

25 Mart 2015 Çarşamba

Predestination

Predestination ( IMDB : 7,4 )


Ethan Hawke ve Sarah Snook’un baş rollerini paylaştığı beyin yakan bir film. Sanırım bu film için en doğru tabir bu olur. Süre 97 dakika ve bu süre boyunca filmi anlayacağım diye kendinizi zorluyorsunuz. Sonunda film bittiğinde de başınızın ağrıdığını fark ediyorsunuz. Başlarda tüm olaya hakim gibi hissederken kendinizi, sonlara doğru iyice karışıyor her şey. Ve diyaloglar bazı yerlerde o kadar hızlı geçiliyor ki, daha önceki olayı kavrayamadan diğer olayın içinde buluyorsunuz kendinizi.

If I Stay

If I Stay ( IMDB : 6,8 )



Bir başka kitap uyarlaması film: If I Stay. Gayle Forman’ın bu kitaptan sonra arkasından When She Went’i yazdığı, iki kitaplık bir seriden uyarlanan ilk film. Konu ise şöyle; baş roldeki kızımız Mia 17 yaşında. Bütün imkanlar elinin altında. Özenilecek bir rahatlıkta olan anne babaya sahip. Yetenekli, çello çalıyor. Bir rock grubunun solisti olan, ona deli gibi aşık Adam isminde erkek arkadaşı var. Kısacası hayatı kusursuz denecek güzellikte. Tek derdi bir sene sonrası için Juilliard’a kabul edilecek mi, edilmeyecek mi? Ama tabii ki hayat böyle kusursuz devam edemez. Ailesiyle yaptığı bir yolculuk esnasında araba kazası yaparlar. Mia annesinin, babasının, kendi bedeninin arabadan çıkarılışını izler. Aslında bedeni komadadır. Ama ona ikinci bir şans verilmiştir ve bir günde hayatının en önemli kararını vermesi gerekmektedir. Yaşamak yada ölmek. 

22 Mart 2015 Pazar

Atonement

Atonement ( IMDB : 7,8 )



Kefaret, Ian McEwan’ın aynı isimli romanından sinemaya uyarlanmış bir film. Bitirdiğinizde sizi sersemletecek, öylece donup kalmanıza sebep olacak bir film. Sahneleri ağır akan, yavaş bir film olduğu için çoğu kimselerce sıkıcı bulunabilir. Ama bu film izlenebilecek çerez filmlerden de değil zaten. Boğazının düğümlenmesine, gözünüzden birkaç damla yaş akmasına sebep olacak filmlerden.

21 Mart 2015 Cumartesi

Guardians of the Galaxy

Guardians of the Galaxy ( IMDB : 8,2 )


Ailedeki minikleri yazın sinemaya götürdüğümde onların isteğiyle bu filme girmiştim. Fazla bir bilgim yoktu filmle ilgili ve klasik sıradan çocuk filmlerinden olur diye düşünmüştüm. Ama çok keyifli fantastik bir macerayla karşılaştım. Ve bazı yönleriyle uzun zaman aklımdan çıkmayacak bu filmi de bizim minikler sayesinde kaçırmamış oldum.

20 Mart 2015 Cuma

About Time

About Time ( IMDB : 7,8 )


Biraz fantastik, bolca romantik bir film, Zamanda Aşk. 2013 yapımı filmde en sevdiğim oyunculardan biri ve benzer bir film olan Time Traveler’s Wife’da da izlediğim Rachel McAdams başrol oyuncularından. Filmin ana karakteri ise daha önce Harry Potter serisinde ve Never Let Me Go’da izlediğim ancak aklımda hiç yer edinmemiş Domhnall Gleeson. Konu ise şöyle;

17 Mart 2015 Salı

Beyond The Blackboard

Beyond The Blackboard ( IMDB : 7,7 )



Bu sefer anlatacağım film diğerlerinden biraz farklı. Yine gerçek bir hikaye ama konu açısından bir nevi hepimizi ilgilendiren bir konu. Konu alınan Stacey Bess’in başardıkları. Özet geçecek olursam, genç yaşında hamile kalıp liseyi yarıda bırakmak zorunda kalan, öğretmenlik hayalleri kuran genç bir kadın, evlenip iki çocuk doğurduktan sonra hayallerinden vazgeçmeyip, liseyi dışarıdan bitirip, üniversitede öğretmenlik okuduktan sonra bulunduğu eyalette ismi bile olmayan evsizlerin barınağında göreve başlar.

16 Mart 2015 Pazartesi

Divergent

Divergent ( IMDB : 6,8 )



Veronica Roth’un Divergent, Insurgent, Allegiant üçlemesinden uyarlanan ilk film olan Divergent (Uyumsuz) bir distopya hikayesi. Beş bölgeye bölünmüş bir toplum; bilgeler, fedakarlar, korkusuzlar, barışçılar, adiller. Shailene Woodley’nin canlandırdığı Tris başrolü filmin ve 16′sına kadar bağlı bulunduğu topluluk fedakarlar. Her genç 16′sına geldiğinde bir analize giriyor ve hangi topluma yakın olduklarını öğreniyor. Tris ise bu analiz sonucu bütün toplulukların özelliklerini bir arada bulundurduğunu öğreniyor. Uyumsuz olarak nitelendirilen bu durum ise topluluklar tarafından iyi karşılanmadığı için bu durumu kimseye anlatamıyor, kendi seçimiyle Korkusuzlara katılıyor. Ve burada o grubun eğitmenlerinden biri olan Theo James’in canlandırdığı Four karakteriyle tanışıyor.

14 Mart 2015 Cumartesi

Becoming Jane

Becoming Jane ( IMDB : 7,1 )



Adeta bir düğüm olup boğazımda kaldı film. Ağlayamadığımdan belki de. Gün içinde Pride & Prejudice incelemesi yaparken kitabın yazarını araştırıyordum ki 2007′de hayatının filme alındığını gördüm. Jane Auston, Pride & Prejudice’u yazdığında kendi hikayesinin eksik yada içinde kalan kısımlarını tamamlamış adeta. Hayatı ile kitabın benzer yönleri o kadar fazla ki. Ama bu film hayatın ta kendisi. 

Pride & Prejudice

Pride & Prejudice ( IMDB : 7,8 )


1813 yılında Jane Austen’ın yazdığı romanın 2005 uyarlaması filmi. Daha önce BBC tarafından 6 bölümlük bir dizisi yayınlanmış ve neredeyse her 10 yılda bir yeniden filmi çekiliyor. Ben romanı okumadım, diziyi ve döneme en yakın olan 1995 yapımı filmini de izlemedim. Hatta bu filmi izlemem bile çok geç olmuş diyebilirim. Ama kaçırmadım en azından. Kimilerinin söylediğine göre film romana sadıkmış, kimilerine göre çok eksik yönleri varmış. Ben tüm bunların dışında kalarak izlediğim için çok memnunum. Hem dönem hem aşk hemde dram içeren bu güzel filmi bütün ayrıntılardan bir haber, sanki daha önce bir benzeri yokmuş gibi izlemek benim filme hayran olmamı sağladı belkide. 

Keep Calm Because Drones is Coming




Muse - Drones
Muse'dan beklenen 7. stüdyo albümün haberleri sonunda çıkmaya başladı. 2 gün önce yayınladıkları Psyhco şarkısıyla 'beklediğinize değecek' demişler adeta. 2012'de yayınladıkları The 2nd Law albümünden bu yana tam 3 senedir beklediğimiz bu albüm 12 şarkı içeriyormuş. 23 Mart'ta da albümden Dead Inside parçası geliyormuş. Albümün tamamını dinleyebilmek için ise 8 Haziran'ı beklememiz gerekiyor. Bu iki şarkıyla ağzımıza birer parmak bal çalan Muse'un yeni albümünü sabırsızlıkla bekliyorum!!






11 Mart 2015 Çarşamba

The Last 5 Years




The Last 5 Years

2001 yılında Chicago'da oynanmaya başlayan bir off-broadway müzikalinin sinemaya aynı isimle uyarlanmış hali The Last 5 Years. Baş rollerinde Anna Kendirck ve Jeremy Jordan var. Müzikalin konusuna bakacak olursak, baş rolleri paylaşan çiftimizin 5 yıllık ilişkisini anlatılıyor. Cathy ilişkilerini bittiği günden başladığı güne doğru, Jamie ise başladığı günden bittiği güne doğru anlatıyor hikayeyi. Bu zamanın tam ortasında ise ikili bir düet yapıyor. Okuduğuma göre filmde bu seyirde izliyormuş. İllaki farklı yönleri vardır filmin müzikalden ama genel olarak bakılırsa paralel ilerlemiş film.

Argo

Argo ( IMDB : 7,8 ) 

      

Ve bir başka Oscar ödüllü film: Argo. 2013 senesinde Amour, Les Miserables, Life of Pi, Silver Linings Playbook gibi filmlerle yarışan, tam 7 dalda aday olan ve en büyük ödül olan en iyi film ödülünü Michelle Obama’nın sunumuyla almış, Ben Affleck’in yönetmenliğini yaptığı film. En iyi uyarlama senaryo ve en iyi kurgu Oscar’ını da almış film. 

10 Mart 2015 Salı

The Help

The Help ( IMDB : 8,1 )



Türkçe’ye Duyguların Rengi olarak çevrilmiş olan bu film 1960’lı yıllarda ırkçılığın en yoğun yaşandığı yer olan Mississippi’de geçiyor. İçerdiği hikayeler açısından sosyal yönü baskın ve kısaca anlatacak olursam gizli bir yazı projesi etrafında birbirlerine daha çok yakalaşan 3 farklı kadının dostluğunu anlatıyor. Benzer filmlere göre anlatım açısında sakin olan bu film 146 dakikalık süresine rağmen sıkmayan bir anlatıma sahip.

9 Mart 2015 Pazartesi

The Boy in the Striped Pyjamas

The Boy in the Striped Pyjamas ( IMDB : 7,8 ) 


Yine bir Yahudi Katliamı, yine bir Hitler filmi. Yine insanlığımı sorgulamama sebep olan bir film. İnsanın bam teline dokunan ve derinden etkileyen filmlerden biri daha. La Vita E Bella ile ilgili bir şeyler karalamıştım buraya. Hala elim Schindler’ List ve The Pianist izlemeye gitmiyor. O dönemle ilgili farklı gerçeklerle yüzleştikçe alt üst oluyorum, uzun bir süre kendime gelemiyorum resmen. Katliam ile ilgili izlediğim ilk filmdi bu. Özellikle bu kadar saf, bu kadar masum ve çocuk olmaktan başka bir farklılık bilmeyen bu iki minik filmin baş rolünde olduğu için mi bilmiyorum, film derin izler bırakmıştır bende.

8 Mart 2015 Pazar

The Prestige

The Prestige ( IMDB : 8,5 )



Bir Christopher Nolan klasiği. Memento, The Prestige, Inception, Interstellar… Bunları bile bir arada düşündüğümüzde kendisinin imzasını görüyoruz ve bu sensin diyoruz direk. 2006 yapımı bu filmde iki sihirbazın birbirlerini yok etme savaşını izliyoruz aslında. İki cambaz bir ipte oynamaz diye bir laf vardı bilirsiniz. Aslında sihirbazlar içinde geçerlidir aynısı. Şimdiye kadar hiç iki sihirbazı aynı sahnede gördünüz mü? Ancak yardımcısı vardır yanlarında. Birlikte asla çalışmazlar. Hepsi birbiriyle rekabet halindedir. Ve numaralarını birbirlerine asla açıklamazlar. 

5 Mart 2015 Perşembe

Les Miserables

Les Miserables ( IMDB : 7,7 )



Vay canına.. Şu fotoğrafın ihtişamına bakın. Victor Hugo’nun dev eserinin dev filmi. Şöyle bir filmi düşündüm de, yine tüylerim diken diken oldu. Bilen bilir, ben müzikal aşığı bir insanım. Ama bu filmi izleyene kadar izlediğim diğer müzikallerde neymiş diyorum. Kimilerine göre fazla sıkıcı gelebilecek olan bu film beni adeta büyüledi. Oyuncular birer birer devleşti gözlerimin önünde. 158 dakika boyunca başka bir dünyada dolaştım durdum resmen. En az iki sene var bu filmi izlediğim ama ilk on listemde hala en üstlerde yerini korumakta. Sefilleri okumadığım için her karesinde utandığım bir film. Her sahnesi harikaydı. Sıkılmadan izlediğim, her dakikasında oyunculuklara hayran kaldığım bir film, bir müzikaldi. 

4 Mart 2015 Çarşamba

Semerkant

Amin Maalouf - Semerkant

‘Kalk haydi, ebediyen uyuyacağız zaten! Ömer Hayyam'
Zaman Semerkant'a dalma zamanı…

Ömer Hayyam’ı benim gibi çok fazla tanımayanlar için muhteşem bir kitap olmasının yanında Hayyam’a ve Rubaiyat’a da hayran bırakacak ve Rubaiyat için keşke şu an benim ellerimde olsa dedirtebilecek bir kitaptır Semerkant. 1072 yılında Hayyam’ın hikayesiyle Semerkant’ta başlayan ve 1912’de Titanik’in batmasıyla son bulan bir hikaye. Ve belki de hikayesi en garip olan eserlerden biri Rubaiyat. 

2015 Akademi Ödülleri

Oscar 2015



Aylardır yetiştirilmeye çalışılan filmler ve tabi ki de yetiştiremeden gelen akademi ödülleri gecesi dün gece gerçekleşti. Ödüller sahiplerini buldu. Gönüllerden geçenlerin çoğunun gerçekleşmediği, ufak tefek sürprizlerin yaşandığı bir geceydi. Bayanların yanı sıra bayların da şıklık yarışına girdiği gece göz kamaştırdı. Ancak törenin geneli hayal kırıklığı yarattı. Aklıma gelenleri tek tek sıralayayım bakalım:

Gravity

Gravity ( IMDB : 7,9 )




Sanırım ‘hiç unutmayacağım filmler’ listesine giren bu filmden bahsetmezsem olmazdı. Bu filmi izleyeli yaklaşık bir sene falan oldu herhalde ama hala unutamıyorum. Henüz Interstellar’ı izlememiş biri olarak bu filme hayranlığım normal sanırım. Diğerini izledikten sonra belki daha basit gelebilir bu, diğer izleyenlerin yorumlarına bakarak söylüyorum bunu, ama yine de benim için listenin başlarında olacak.

La Vita E Bella

La Vita E Bella (Life is Beautiful) ( IMDB : 8,6 )




1997 yapımı bu filmi aslında The Boy in the Striped Pyjamas filminden sonra yorumlamam yada ondan önce izlemem gerekiyordu ama ben şu an ikisini de yapmıyorum. En kısa zamanda diğerini de incelemeye almalıyım.
Bu filme gelecek olursak elimden geldiğince diğer filmin etkisinde kalmadan anlatmaya çalışacağım. İlk yarısı komedi, ikinci yarısı ise ilk yarıyla alakası olmayan aşırı duygusal bir film. İlk yarıda izlediğimiz Guido’nun ilk görüşte olan aşkı kıskanılacak cinsten. Yeryüzünde var mı gerçekten böylesi bilmiyorum. O kadar cesur ki duygularını ifade ederken ve bir o kadarda zeki, karısı bir an olsun düşünmüyor ve serveti, malı, mülkü, şanı bir kenara bırakıp Guido ile evleniyor. Bir de çocukları Joshua dünyaya geliyor ve filmin ikinci kısmı işte burada başlıyor. 

Birdman

Birdman (The Unexpected Virtue of Ignorance) ( IMDB : 8,1 )




Her duyguyu yaşatan izlediğim enteresan filmlerden biri. Hem gülüp hem ağlayıp hem hüzünlenip hem sinir olup hemde şeklinde çoğaltılabilecek bir sürü duygu içeriyor. Bu filmden açıkça söyleyeyim sıkılacağımı düşünmüştüm ki filmin ilk bir saati çok sıkıldım. Tek kameradan çekilmiş gibi görüntü ve sürekli kapalı alanda devam etmesi içimi kararttı. Ama ikinci yarısı çok güzeldi. İlk sahneyi görünce adamın psişik güçleri olduğunu düşünsem de filmin devamında bu fikrim şizofreniye kaydı. Sonunda hangisi olduğuna karar veremeden bitti. Tam bir muamma! “E, ne oldu şimdi?” dedirterek bitirmişler filmi. 

Big Fish

Big Fish ( IMDB : 8,0 )




Bu filmi anlatmak için hangi kısmından başlasam bilemedim. Kısa zaman önce izlediğim The Grand Budapest Hotel’e benzer bir konusu olduğunu okuduğumda filme karşı biraz çekimser durmuştum çünkü o film bende büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. Ama iyi ki ona aldanıp da bu filmi izlememezlik yapmamışım. Böyle güzel bir filmi kaçırmayı gerçekten istemezdim.

Once

Once ( IMDB : 7,9 )




Konu var gibi ama aslında yok. Normal filmlerde gördüklerinizin hiçbiri yok bu filmde. Sadece müzik var, bir tek müzik. O kadar önüne geçmek istememişler ki müziğin, ana karakter olarak izlediğimiz oyuncuların adı bile yok. Sanki tek bir kamerayla çekilmiş film (Belki de öyledir, bilmiyorum). Tıpkı hayat gibi işte, aynı bizim yaşadıklarımız gibi. Abartılmış hiçbir hali yok. Büyük, imkansız aşklar yada birbirini delice seven aşıkların kavuşma sahnesi yok. Diyorum ya sadece müzik.

Begin Again

Begin Again ( IMDB : 7,5 )




Müzikal aşığı bir insan olarak böyle bir filme denk gelmiş olmak benim için ne kadar mükemmel anlatamam size. Hatta bu film sayesinde bundan daha güzel olduğuna dair yorumlar okuduğum Once’ı da keşfettim, keyfime diyecek yok! 
Açık konuşmak gerekirse Keira Knightley hayranı bir insan değilim hatta sevmem bile kendisini ama işte o mükemmel İngiliz aksanı yok mu? Nasıl hayranım! Ve bu filmde de nasıl döktürmüş. Ben böyle güzel şarkı söyleyebileceğini tahmin edemezdim ama şahane olmuş.

Her

Her ( IMDB : 8,0 )




Şimdi.. Kimse kusura bakmasın, bu filmle ilgili biraz sert konuşacağım! Ve başlıyorum…
Yine çok beğenildiğini duyduğum, büyük beklentiyle izlediğim ve sonucun yine hüsran olduğu bir film daha. Filmi ancak iki günde bitirebildim. Tek nefeste bitirenleri, önümü ilikler ayakta alkışlarım. Çünkü film bence aşırı ötesi sıkıcı. Bu nasıl bir ütopyadır ben anlamadım. Bir kere film aşırı uzun. Hoş daha kısa olsaydı yine sıkıcı olurdu.

The Imitation Game

The Imitation Game ( IMDB : 8,2 )





Nereden başlasam, nasıl anlatsam bu güzel filmi? Eminim içinizde A Beautiful Mind izleyen vardır. Çok müthiş bir filmdi. Başka bir gönderide konuşuruz onun hakkında tabii ama konu olarak benzer özellikte oldukları için değinmeden geçemezdim şu an. 
Nobel ödüllü Amerikalı matematikçi John Nash’in hayatını anlatan bir filmdi A Beautiful Mind. Bu filmde İngiliz matematik profesörü Alan Turing’in hayatını anlatıyor. Sanırım bu tarz filmlere fazladan bir hayranlığım var ama her ikisine de hayran olmamak elde değil. Çünkü gerçekten muhteşem filmler.

Boyhood

Boyhood ( IMDB : 8,3 )




Oluşturduğum listede ilk izlediğim filmdi Boyhood. Neden elim yazmaya bir türlü gitmedi bilmiyorum. Ama sonunda geldi işte.
Linklater’ın Before serisinin ilk iki filmini hayranlıkla izlemiş biri olarak yazıyorum bunu. Ve hayranlığım bu filmle kaç milyon kat arttı bilemiyorum. 
Herkes biraz farklı olmak ister yaptığı işte rakiplerinden ama Linklater bu farklılığın çok ötesinde işler yapıyor bence. Senelerle oynayan bir yönetmen, yazar.

Chef

Chef ( IMDB : 7,3 )




Karnı deli gibi aç olanlar! Lütfen bu gönderiyi direk atlayıp diğer filmlere göz atın. Çünkü bu filmi izlerken tıka basa tok olsanız bile acıkacaksınız. Yemek kokuları burnunuza gelecek adeta. Bu küçük karavanın içinden ne mucizeler çıkacağına inanamayacaksınız!
Evet, filmin asıl kahramanı bu karavan.. Yarısından sonra film bunun içinde geçiyor neredeyse. Ama bir gram sıkılmak yok. Keşke benim de bir karavanım olsa dedirten cinsten bu. Her şeyi bir kenara bırakıp, eski karısının desteğiyle hayallerinin peşinden koşan ve bu hengamede oğlunu da kendi gibi aşçı olarak yetiştirmeye başlayan Carl Casper’ın hikayesi.

Bana Masal Anlatma

Bana Masal Anlatma ( IMDB : 8,5 )




Burak Aksak’ın absürt komedisini sevenlerden misiniz bilmiyorum. Ben tarzına hayranım açıkçası. Eğer Leyla ile Mecnun’u takip edenlerdenseniz bu filmi gerçekten çok seversiniz. 
Bu filme, yazan, yöneten kim bilmeden gitmiş olsaydım rahatlıkla Burak Aksak’ın kalemi bu derdim. Resmen akıyor filmden çünkü, benim o diye bağırıyor. Ki bence bu çok güzel bir olay, adam imzasını atmış açıkça.

The Grand Budapest Hotel

The Grand Budapest Hotel ( IMDB : 8,1 )
Büyük beklentilerle izlenilen filmler neden sonunda hep hayal kırıklığı yaratır?
Tam 9 dalda Oscar adaylığı beklentilerimin en büyük sebebi ve mutlaka izlemem için ısrar edenler de cabası. Sonuç; hayal kırıklığı.
Müthiş bir film beklerken beklentilerimin ötesine geçememiş hatta baya altında kalmış bu film bana Disney filmlerini anımsattı. Ama yine o kadar iyi bile değildi. Belki haksızlık yapıyorum ama kendi fikrime göre abartıldığı kadar yani 9 dalda Oscar’a aday olacak kadar şahane bir film olmadığını düşünüyorum. Kötü demiyorum. Diyemem çünkü güzel, şeker, tatlı bir filmdi.

The Judge

The Judge ( IMDB : 7,5 )
Filmi bitireli 10 dakika falan oldu sanırım. Dayanamadım ve hemen yazmak istedim. İzlemeye başladığımda bu kadar şahane bir film olacağını düşünmemiştim. Beklentilerimin çok üstünde çıktı. Tabii benim zevkime göre. Ama herkes için böyle olacağından eminim.
Filmi izledikten sonra Robert Duvall ’ ın 84 yaşında olduğunu öğrendim. Bir kez daha hayran kaldım. Mükemmel bir performanstı. Robert Downey Jr. ’ ın Iron Man karakterinden farklı olarak izlemek çok güzeldi.

The Water Diviner


The Water Diviner ( IMDB : 8,2 )
Hazır Russell Crowe’dan girmişken mevzuya yaklaşık 3 hafta önce sinemada izlediğim The Water Diviner’dan bahsetmeden geçmeyim. Öncelikle konusu gereği çok hassas olduğumuz bir filmdi ve film yayınlandıktan sonra hep söylendi Avustralyalılar hiç Türklerin gözünden bakmamıştı hiç bu savaşa.
Açıkçası bir Türk olarak bende karşı tarafın gözünden hiç bakmamıştım bu savaşa. İnsanın kendi topraklarından binlerce kilometre uzakta olan bir yere savaşmaya gitmesi, geride kalanların dönmeyeceklerini bilerek canlarını göndermesi. Gerçekten bu duygunun nasıl bir şey olduğu yaşanmadan bilinmez.

Noah


Noah ( IMDB : 5,9)
Kimileri tarafından eleştiri konusu olmuştur IMDB puanlarına bakıp film izlemek. Kabul, her film için geçerli olmayabilir. Kişinin kendi zevklerine bağlı olarak verilen puanlar kimi zaman düşük, kimi zaman yüksek gelebilir. Ancak bu film için, bence, tam olarak hak ettiği puanı almış.