20 Mayıs 2015 Çarşamba

A Walk to Remember

A Walk to Remember ( IMDB : 7,4 )
Şimdiye kadar 15 yada 16 roman yazan Nicholas Sparks’ın romanlarının çoğu aynı zamanda filme uyarlanmış. Bu filmleri Message in a Bottle (1999), A Walk To Remember (2002), The Notebook (2004), Nights in Rodanthe (2008), Dear John (2010), The Last Song (2010), The Lucky One (2012), Safe Haven (2013), The Best of me (2014) şeklinde yayınlandıkları tarihlere göre sıralarsam 9 filmden 6′sını izlemişim bile farkında olmadan. 

Yazarında neredeyse bütün kitapları filme uyarlanmış diyebiliriz. 15′te 9 büyük bir oran gerçekten. Konu olarak birbirine benzeyen, genelde aşk hikayeleri üzerinde dönen romanlar yazan Sparks, benim gibi drama ve romantizm hikayelerini bir arada sevenleri her defasında kendine çekmeyi başarıyor. Uyarlamalar kimi zaman iyi kimi zaman kötüde olsa çoğunda rakiplerini geride bırakmayı başarıyor.
Filme uyarlanan ikinci kitap olan A Walk to Remember hakkında çekildiği dönemi hesaba katarak yorum yapmaya çalışacağım. 13 yıl önce çekilmiş bu film hakkında ( o dönemde her ne kadar bundan çok daha şahane filmler çıkmış olsa bile ) günümüz şartlarına göre yorumlamanın haksızlık olduğunun farkındayım. Ancak birde şu yönden bakıyorum; yazarın herhangi bir kitabını okumadım o yüzden romanlarda da akıcılık bu şekilde mi ilerliyor bilmiyorum, bu sebeple sadece film senaryosu ve çekimleri hakkında yorum yapıyorum, The Best of Me filmi hakkında düşündüklerimi yakın zaman önce yazmıştım ve verilmek istenen duygunun filmde maalesef bana geçmediğini söylemiştim. Fazla yüzeyseldi bana göre. Zaman konusunda genel olarak bir problem yaşıyorlar sanırım Sparks uyarlamalarında. The Best of Me’de zaman varken düzgün kullanılamamıştı, A Walk to Remember’da ise az zamanda ne kadar olursa mantığıyla çalışılmış sanırım. Bu iki filmi karşılaştırmamın sebebi birinin 2002 diğerinin 2014 yılında çekilmiş olması. Sonuç olarak A Walk to Remember 13 yıl önce çekilmiş de olsa bir şey değişmemiş demeye çalışıyorum. Yine hızlı ilerleyen, sizi içine alamadan biten yani tadına varılamayan bir hikaye var ortada. Buda ister istemez filmi beğenmenizi engelliyor.
Azıcıkta filmin konusundan bahsedeyim. Mandy Moore ve Shane West baş rollerde. Serseri bir lise öğrencisi olan Landon, çetesiyle birlikte bir belaya bulaşır. Ve bu olay Landon’ın başına patlar. Ceza olarak okulun bir takım işlerinde gönüllü olarak çalışmaya başlayan Landon, kilise papazının kızı Jamie ile farkında olmayarak yakınlaşmaya başlar. Mükemmel iyilikte bir kız olan Jamie’de farkında olmadan Landon’ı daha iyi bir insana dönüştürür. Her şey tam yoluna girmişken ortaya çıkan bir olay ikisininde hayatını değiştirir. 
Sıkılmadan izleyebileceğiniz bir film. Ancak günümüzde bu filmin benzerleri birçok kez izlendiğinden yeteri kadar tatmin etmeye bilir. 2002 yılında izliyormuş gibi izleyin, içinde mutlaka hoşunuza gidecek bir şeyler bulacaksınız. Puanım 6,0.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder