21 Kasım 2015 Cumartesi

Blue Valentine

Blue Valentine ( IMDB : 7,4 )
Hikayesi üzerine yönetmen Derek Cianfrance tarafından 11 yıl çalışılmış, uzun uzun düşünülmüş, oyuncuları seçilirken ince elenip sık dokunmuş ve yazarı için herhalde en önemli projelerinden biri olan, etkileyici, iki tarafa da ayrı ayrı bakılması gereken ve çokça çıkarımlar yapılabilecek bir Ryan Gosling ve Michelle Williams filmi, Blue Valentine.  

Dean ve Cindy, bir tesadüfle karşılaşırlar ve Dean ilk görüşte aşık olur Cindy’e. Cindy içinde bulunduğu zor durumdan Dean sayesinde kurtulur, bir nevi can simidi gibi tutunmuştur o zamanlarda ona. Şimdi ise ekside bıraktıklarını yeniden hatırlamaya başlayan Cindy bazı şeylerin değiştiğini fark eder. Dean ise yaptığı tüm fedakarlıklara rağmen hala Cindy’e deli gibi aşıktır.
Önce anlatım açısından açıklayıp arkasından karakterlere geçeyim. Başlangıçta günümüzü işleyen film ani bir şekilde hiçbir belirtme yapmaksızın geçmişe dönüyor. Film esnasında bir an bunu anlayamasanız da ilerleyen sahnelerde her şey yerine oturuyor. Bu sorunu çözdükten sonra aslında filmle ilgili de neler olup bittiği anlaşılmaya başlıyor. Kimin kim için neler yaptığı çözülüyor. Bir yandan birine hak verirken diğer sahnede diğerine hak veriyorsunuz. Dean ve Cindy için ikisininde haklı olduğu noktaları görüyor ama filmin sonunda ikisi içinde en iyisi bu mu bir türlü emin olamıyorsunuz. Fedakarlık, aşk, sevgi, nefret, gerçekler, hayaller, gençlik düşünceleri ve olgunlaşmış düşünceler, pişmanlıklar hepsini hissediyorsunuz filmde. Hem tanışma hikayelerini hemde şimdiki esas meselelerini izliyorsunuz. 
Son zamanlarda hak verdiğim bir düşünce vardı. Aşkı bulmak zor, karşılıklı sevmek zor. Bu yüzden seni seven birini bulduysan eğer onu kaçırmayacaksın ve ömrünü onunla geçireceksin. Seni şimdi seven bir ömür senin için elinden geleni yapacaktır. Filmde bunu ve sonuçlarını birebir görmek benim için iyi mi oldu kötü mü oldu bilmiyorum ama yeniden düşünmeme sebep oldu en azından. Filmin aşk ve sevgi üzerine yaptığı yerinde tespitler bununlada sınırlı değil. En sevdiklerimden biri de Dean’in şu sözleri; “Erkekler kadınlardan daha romantiktir. Bir erkek bir kadının gözlerinden, gülüşünden hareketlerinden etkilenip hemen diyebilir ki, işte aradığım kadın, hayatımın kadını bu! Ama bir kadının bir adama aynı şeyi diyebilmesi için onun çevresi tarafından kabul edilebilirliği, mesleği, iyi bir baba olup olamayacağı gibi bir sürü etkeni gözden geçirir. İşte bu yüzden dostum, asıl romantik olan erkeklerdir!”. Son zamanlarda okuduğum en gerçek tespitlerden biri. Üstüne konuşmaya gerek bile yok, çünkü gerçek bu.
Ağır bir dram filminin altından başarıyla kalkan oyuncuları alkışlıyorum. Mutlaka sizinde filmin içinde kendi içinizdeki hesaplaşmalardan bir şeyler bulacağınızı düşünüyorum. Kaçırmayın. Puanım, 7,0. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder